İsmet

Research output: Chapter in Book/Report/Conference proceedingEntry for encyclopedia/dictionarypeer-review

Abstract

Sözlükteki “tutma, engel olma ve koruma” anlamından hareketle kelâmda “Allah’ın bir kimseyi günah ve hatadan koruması” şeklinde özel bir anlam kazanan ve “peygamberlerin günahtan korunmuşluğu” mânasıyla terimleşen ismet kelimesinin fıkıh literatüründeki kullanımı da sözlük anlamı ile bağlantılıdır. Gerek Kur’an’da, insanı günahtan korumasına işaret etmek amacıyla nikâh bağından ismet (çoğulu ısam) adıyla söz edilirken (el-Mümtehine 60/10) gerekse hadislerde dinin, Kur’an’ın, nikâhın kişileri kötülüğe düşmekten koruyucu özelliği ismet olarak adlandırılırken (Müslim, “Ẕikir ve’d-duʿâʾ”, 71; Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 35; “Fiten”, 1; Nesâî, “Sehiv”, 89) kelimenin sözlük anlamı dışında özel bir anlam içerdiği görülmez. Temel haklar veya insan hakları alanından milletlerarası ilişkilere kadar kişilerin sahip olduğu ya da hukuk düzeninin belli konumdaki kişilere sağladığı koruma ve dokunulmazlıklar öteden beri fıkhın ana konularından birini teşkil ettiği için “eman, hak, hürmet, ihsan, zarûriyyât” gibi terimlerin yanı sıra ismet kelimesinin de bu tür dokunulmazlıkları ifadede sıkça kullanıldığı ve bu yönüyle fıkhın teşekkül döneminde terimleştirilmeye çalışıldığı söylenebilir. İslâm hukukçuları arasında cereyan eden devlet başkanı veya ümmetin mâsum sayılıp sayılmayacağı tartışmaları da bir yönüyle kelâmdaki ismet kavramıyla, diğer yönden onlara atfedilen dokunulmazlık ve yanılmazlık telakkisiyle alâkalı görünmektedir. İsmete konu olan, bu vasfı taşıyan şeye ma‘sûm ve muhterem denilirken ismetin gerektirdiği dokunulmazlık hükmü “hürmet (haram)”, aksi ise “ibâha” ve “ihdâr” ile (heder etme) ifade edilir.
Original languageTurkish
Title of host publicationİslâm ansiklopedisi, Cilt XXII
Pages137-138
Publication statusPublished - 2001
Externally publishedYes

Cite this